16 Eylül 2010 Perşembe

Zaman Geçiyor

.


Küçük hanım artık ona hazırladığım bu siteyi okuyor :)
Dün akşam biraz bilgisayarda zaman geçirmek için oturunca, açmış bir sürü yazıyı okumuş.. Önce çok mutlu oldu, hakkında yazdıklarımı sevdi.
Sonra geçen yıl yaptığımız anketteki en sevdiği şarkıyı değiştirmek istedi..
“Olmaz” dedim, “bu sene de yapacağız aynı anketi ki böylece her yıl nasıl değiştiğin ortaya çıksın. Şimdi en sevdiğin şarkılar değişse de o zaman onları seviyordun..”
Tepkisi: “ hımm .. offf.. peki madem..”

Sonra sitemde bulundu bana. Aylardır sitesine neden yazmadığıma dair..
Aslında bunun birkaç sebebi var..

En önemlisi Öyküyü çok fazla fotoğraf çekiyorum ve bunları inceleyip düzenlemeye ve içlerinden seçim yapmaya fırsatım olmuyor. E yazılarını da mutlaka fotoğraflarıyla renklerdiğim için hep “sonra yazarım şu fotoğrafları bir düzenleyeyim” diyorum.. Kaldıkça kalıyor bu durumda..
Bana evde fotoğraflarımı düzenleyecek birisi lazım :) Hem fotoşop da bilirse hiç fena olmaz :)

Bir diğer sebep ise; son zamanlarda Öyküye elle tutulur yazılar yazıp sürprizler hazırlıyorum..
Ona mektuplar yazıyorum uzunca..
Değişik görsellerden çıktılar alıp altına da birkaç satır yazıp kartpostallar hazırlıyorum her gün..
Bir sürü defteri var ve ben o defterlerine de pusulalar yazıyorum.. vs..
Aklıma gelen değişik şeylerle onu zenginleştirmeye çalışıyorum.. Çünkü Öykü henüz bir bilgisayar bağımlısı değil, haftada bir veya iki kez bilgisayara giriyor. Ben de bu yüzden, gün içerisinde görüp hayran kaldığım görselleri ona bu yolla sunmuş oluyorum.
O da hepsini hayranlıkla karşılayıp saklıyor :)
Hal böyle olunca son zamanlardaki yazma enerjimi; bilgisayar ortamında değil de elle yazarak ve görsellerle süsleyerek kullandığımdan, sitesine de aynılarını yapmaya enerjim kalmıyor..

Ve elbette üçüncü sebep de her zaman olduğu gibi zamansızlık..


Birinci sorunuma çözüm, fotoğrafları çok ince eleyip sık dokumadan, rastgele seçmem olabilir. Böylece yazmak istediğimde “aa daha fotoğraflarını düzenlemedim ama” gibi bir bahanem olmaz. Ve bu yüzden hemen şimdi bu yazıma herhangi bir fotoğrafı seçtim.

İkinci sorunuma bir çözüm yok. :) Çünkü aslında bu devam ettirmek istediğim de bir şey. Yaparken ben zevk aldığım gibi, o da eline alıp incelediğinde çok zevk alıyor küçük sürprizlerimden..

Üçüncü sorunumun yıllardır çözümünü bulamadım aslında. :)



Evet aradan koca bir yaz geçti.
Öykü harika bir karne getirdi.
Harika bir tatil yaptı 3 ay süren.
Hikaye yazıyor.. konusu vampirler.. onu bir ara yazacağım mutlaka sitesine.
Yaşgünü partimiz oldu.
Ve çok büyüdü. Artık benim çeneme geliyor.
Kara kız oldu.
Kitaplar okudu.
Bedensel gelişiminin yanında tinsel gelişimi de harika gidiyor.
İlk defa babasıyla ikisi yalnız bir tatil yaptılar kaydırak cennetinde.
Erdekte kendi evimize taşındık. Ve orada kızımla ikimizin çok güzel bir odası var. Ama ben sadece haftasonları gidebildiğimden odanın dekoru gibi her şeyden kendisi sorumlu.
O da benim gibi heryerlere yazıyor.. Evde, çantada, duvarda, yatakta, kitapların arasında, her yerde küçük not kağıtlarında bana sevgi sözcükleri yazıp sürprizler hazırlıyor. Hem de yüzlerce..

Ve şimdi de evde okula hazırlık dönemimiz başladı.. Alışveriş, düzenleme, hazırlanma. Akşam elimde bir dolu poşetlerle gidince eve yine, bir sürü okul malzemesiyle iç içe bir akşam geçirdik..



Dün facebookta gördüğüm bu karikatür beni yıllar öncesine götürdü..
Bu anımızı yazmış mıydım daha önce, hatırlayamadım aslında.

Öykü çok küçükken.. 3 yaşlarındayken bir dönem ordan buradan duyduğu kelimeleri sürekli söyleme ve bizim tepkimiz öğrenme çabasına girişmişti..
Neydi bu kelimeler: Bok, göt, çiş, kaka, pipi. Evet sadece bu kadardı.
Durduk yerde hiç alakasız göt derdi mesela sonra yüzlerimize bakardı..
Biz bu kelimelerin güzel kelimeler olmadığını kaba olduğunu o yaştaki bir çocuğa ne kadar anlatabilirsek anlatıyorduk. Ama biz anlattıkça o daha da çok kullanıyordu :)
Zaman geçiyor ama biz bu aşamayı atlatamıyorduk.
Sonra kızmaya başladık artık.
O kelimeleri kullandığında kızdığımızı anlayınca işi kurnazca halletmeye başladı.
Mesela evde şarkı söylüyor bizimkisi: Piiiiiiiiiiiiiiipiiiiiipiipiiiiiiiiiiii (i söylenirken çeşitli makamlarda elbette, düz bir piii değil, bildiğiniz sanat müziği şarkısı gibi piiiiiiiiii)
Biz suratına bakınca da dönüp bize anlamamış gibi bir yüz ifadesiyle: “Niye bakıyorsunuz öyle, şarkı söylüyorum herhalde, şarkımın adı: Pi." :)
Biz bu işi bir türlü çözemeyince en sonunda babası Öyküye yasak koydu. Bu kelimeleri söylemek yasak..
Aradan zaman geçti. Bir gün babası evden çıktığı anda Öykü heyecanla yanıma geldi, nefes nefese :
“Anne ayıp kelimeleri söylebilir miyim nolurrr..”
Yüzü öyle tatlıydı ki ve öyle heyecanlı.. Güldüm.. Söyle peki dedim.
Ve çocuk ben söyle der demez:
“bok göt çiş kaka pipi, bok göt çiş kaka pipi, bok göt çiş kaka pipi, bok göt çiş kaka pipi…”
Nefes almadan ve en yüksek sesiyle hiç durmadan arka arkaya dakikalarca söyledi..
Ben şok olmuş vaziyette bakakaldım tabi..
Sonra durdu Öykü ve : “oh beee çok teşekkür ederim annecim, şimdi rahatladım, hepsi çıktı artık içimden” dedi :)
Bu olaydan sonra ona yasağı kaldırıp serbest bıraktık tabi.
Çünkü yaptığımızın yanlış olduğunu küçük hanım aslında çok güzel öğretmişti bize.

Aslında çocuklar büyürken, bir yandan ebeveynlerini de büyütüyorlar..

13 yorum:

Adsız dedi ki...

gülmekten nefesim kesildi :)) Allah sizi güldürsün :))
Sabina

beenmaya dedi ki...

valla her şeyiyle annesinin kızı bence :))

şu 2.sorun dediğin maddeye gelince böyle sorun mu olur yahu bu harika birşey bence. ve aynen devam derim ben :))

bu arada Öykücük madem artık okumaya başladı o halde ona da sevgi ve selamlarımı yollayıp, böyle bir anneye sahip olduğu için aynı annesinin ona sahip olduğu gibi çok ama çok şanslı olduğunu asla unutmamasını diliyorum :))

Ece dedi ki...

Ne güzel yazmışsın sen yine yaaa.... :))
Bu arada Fotoshop çu olabilir miyim? lütfeeeeenn :))

kocaman olmuş gerçekten Öykü. Takip ettiğim zamandan bu zamana kocaaamman.:)
Annesinin güzel kızı o .
öptüm ikinizi de
ece:))

kara kitap dedi ki...

öykü'yle aynı deftere sahibiz. :)) bu karikatür de oğluşumla en çok güldüğümüz fırat karikatürlerinden biri. :))) birbirinize notlar yazmanız çok hoş.ben de oğlum okumayı öğrenince ona yazacağım

kara kitap dedi ki...

bu arada daha dün aklımdan niye artık hiç 1.oda'da yazı yok diye geçirmiştim.

UÇAR dedi ki...

Eveeeet. Son cümleden hareketle, artık rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu çocuk kesinlikle bir indigo. İndigo çocukların en büyük özellikleri ve belki de bu dünyadaki misyonları, kendileri öğrenirken ebeveynlerinin de öğrenmelerini sağlamak.

Bak bakalım aşağıdakiler tanıdık geliyor mu ???


İndigo Çocukların Ortak Özellikleri:

*Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla gelir ve çoğunlukla da öyle davranırlar.

*“Burada olmayı hak ettiklerini” hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar.

*Kendi değerlerini iyi bilirler.

*Mutlak otorite karşısında zorluk yaşarlar.

*Ritüel yönelimli ve yaratıcı düşünce gerektirmeyen sistemlerde düş kırıklığı yaşarlar.

*Çoğunlukla, evde ve okulda işleri yapmanın daha iyi yollarını görürler, bu da onların “sistem yıkıcılar” (herhangi bir sisteme uyum sağlayamayanlar) gibi görünmelerine neden olur.

*Suçluluk duygusu verilerek disipline sokulmaya karşılık vermeyeceklerdir.

*İhtiyaçlarını bildirmekten çekinmezler.

*Sırada beklemeyi sevmezler.

İndigo Çocukları Yetiştirirken Dikkat Edilmesi Gereken Konular

Sınırlar koyarken yaratıcı olun. Bu çocuklara, yetişkin sorumluluk vermeden onlar yetişkinlermiş yada yaşıtlarınızmış gibi davranırlar. Onları büyüklük taslamadan ve küçümsemeden dinleyin, saygı gösterin. Eğer onları sevdiğinizi söyler, ama saygısızca davranırsanız, onlar size güvenmeyeceklerdir. Bir indigo çocuğu yüzünden ve gözlerinden hemen tanıyabilirsiniz, onlar çok yaşlı, derin ve bilge bir ifadeye sahiptirler.

İndigo Çocuğu Disipline Sokmak

1. Çocuğu her zaman bilgilendirin ve işin içine katın.

2. Basit açıklamalarla potansiyel yanlış anlamayı önleyin.

3. Çocuğunuza tepkisel davranmayın.

4. Emirler vermekten kaçının.

5. Bir durumu ortaya çıktığı anda çözüme kavuşturun.

6. Çocuğunuza vurmayın ve kaba sözler söylemeyin.

7. Sevginizi açıkça gösterin.


Öykü; "yaşamına sahip çık"

Gilraen Telrunya dedi ki...

çocuklardan öğrenilecek ne çok var... bayıldım... ve anne kız sizin sayenizde birşey daha öğrendim...teşekkürler...
senin sorunlarına gelince bence de ikincisi asla sorun değil, harika birşey... bir gün çocuğum olursa (hani belki gerçekten istersem) kesinlikle yapmayı isteiğim bir şey benim de... paylaşımların artması, hala el yazısıyla bir şeylerin doğal olarak paylaşımı.. çok hoş... bilgisayardan uzak olması da çok önemli tabi ki...
üçücsü sorun ise malesef ben de onun çözümü olduğuna inanmıyorum... bazen ben kendim mi yaratıyorum bu zamansızlığı ken kendime diye düşünüyorum.. hatta dilime mi doladım acaba çok yoğunum çok yoğumun diye... o nedenle benim son kararım zaman yönetimimi hala beceremediğim üzerine yoğunlaştı malesef.. işte ne bilim... benim tarafımda böyle en azından...
Öykü'ye sevgiler gönderiyorum İzmir'den kucak dolusu... sen onun annesi olduğun için, o da senin biricik kızın olduğu için inan ikiniz de çok şanslısınız diyorum 1. odayı okuduğum andan itibaren... günlerinizin mutluluk dolu geçmesi dileklerimle... sevgiler... yeni okul döneminde başarılar...

Evren dedi ki...

siz ikiniz, harikasınız...

BİLGE dedi ki...

sabah sabah öldürdünüz beni gülmekten :))) Öykücüm her canım sıkkın olduğunda seni ve bu yazıyı hatırlayacağım tatlım ve eminim yüzümde bir gülümseme olacak seni ilk gördüğümde ufacık bir bebektin hatta bebek mevlüdünde annen seni cicili bicili giydirmiş süslemişti resimlerine baktımda duygulandım şimdi küçük hanım olma yolunda hızla ilerliyorsun anne- kız ilişkinize hayran olduğumu söylemeden de geçemeyeceğim seni kocaman öpüyorum ve derslerinde başarılar diliyorum tatlım :)))

Faik Kaplan dedi ki...

inşallah anasınada benzer her huyuyla.. :)

epoch dedi ki...

defter orjinal.. geçen sene bi otobüs yolculuğunda Otis Taylor'un bi şarkısını dinlerken aklıma gelmişti bu siyah defter beyaz kalem olayı..
varmış demekki:) pehh

Rüstem Akgün dedi ki...

masallah allah nazardan saklasin

seneryocu2 dedi ki...

Sevgili 7.Oda.dün özelime gelen mailinde 1.odam var gibi bir cümlen vardı.Orada öykünün ayıp kelimeleri ile karşılaştım.İlginç,çok ama çok ilginç geldi bana...


Yasaklar kalkınca küçücük bir çocuk bile ne kadar rahatlıyor.Birileri,sizin ana kız yaşadığınız bu olayı mutlaka başbakana iletmeli.Ama ileten kişi mutlaka başbakanın güvendiği bir kişi,yakını,hatta kızı olmalı ki sonuç alınabil
sin.Herkesin karnının şişi insin be yahu!!!!!