12 Aralık 2010 Pazar

Voleybolcu Kız



Küçük hanımın kendisi gibi sürekli gelişen, büyüyen ve güzelleşen hayatında 2 büyük değişiklik oldu bu ay..

Artık kendisi küçük bir voleybolcu :)


4 yıldır seçmeli dersinde tiyatroyu seçen Öykü bu yıl kendince büyük radikal bir karar alarak tiyatrodan vazgeçip spora yönelerek voleybolu seçti.
Bu yıl sportif faaliyetlere ilgisi fazlasıyla artmış durumdaydı zaten..
Voleybol oynamaya başlaması ile birlikte bu durum iyice kendisini göstermeye başladı.


En sevdiği arkadaşı Zeynep haftasonları bir kolejin spor okulunda voleybola gitmeye başlayınca Öykü de gitmek istedi. Babasıyla bir aydan uzun bir süre mücadele verdi gidebilmek için. Bir ay boyunca kavga etti, küstü, ağladı. Evde her akşam ödevleri biter bitmez deniz topu ile voleybol antremanları yaptı. Ve sonunda Öykü yaptığı mücadelesinde çıkış noktası olmadığını anlayıp mutsuz bir şekilde pes etti. Bütün bir gece ağladı. Kendince gidememesi yüzünden ona sunulan sebeplere isyan ediyordu. Ben babasıyla verdiği bu mücadeleye karışmama düşüncesindeydim. Ama ben de Öykü gibi çıkış noktası olmadığını ve olayların çığrından çıkmaya başladığını gördüğümde artık mecburen girdim devreye. Kızdığım, sinirlendiğim, Öykü için üzüldüğüm pek çok yaralayıcı şey yaşandı bu süreçte ama burada elbette bunlara yer vermek istemiyorum. Sonuçta Öykü iki haftadır o çok istediği voleybol kursuna gidiyor :)


Geçtiğimiz haftasonu Cumartesi günü birlikte gittik kızımla, kaydını yaptırdık, ve aynı gün hemen başladı. Ben tribünlerde ve tribünlere bitişik kafede bir yandan kitabımı okuyarak bir yandan da Öyküyü izledim. Aslında onun mutluluğunu izledim. Ara ara dönüp bana el salladı. Ve diğer kızlarla hemen uyum sağladı. Kurs bitiminde servisini de ayarlayıp, mutluluğunu gizleyemeyen ve sürekli bana sarılıp sarılıp teşekkür eden o küçük yürekle evimize döndük :)

Pazar günü servis olduğu halde dayanamayıp ben yine gittim onunla :)
Bir gün önce eşofmanlarla gittiğimiz için sucuğa dönmüştü çocuk, bu kez tecrübeli olarak kendi okulunun şortlu takımını aldık yanımıza. Bu ikinci günde çok daha rahat, çok daha özgüvenli görünüyordu salonda, gülüyor, arkadaşlarıyla şakalaşıyor, ve gösterilen hareketleri yapmaya çalışıyor. Servis atışlarında pek başarılı değil henüz ama, (ne denir bilmiyorum) normal top karşılama ve atışlarında iki elle parmak uçlarıyla çok iyi.



Sporun bu yaşlarda hem bedensel gelişiminde hem de disiplinsel gelişiminde çok faydalı olacağına inanıyorum.
Hem de benimle evde atamadığı enerjisini atmış oluyor bir şekilde.
Ben Öykünün sosyal ve kültürel gelişimi, dersleri, kişisel bakımı, ruhunun zenginleştirilmesi konularında eksiksiz bir anne olsam da konu spor olduğunda ne yazık ki hiçbir şey veremiyorum..
Onu haftasonları koşturacak, terletecek, bisiklet sürmeyi öğretecek, top oynatacak bir babası da olmadığına göre yanında..
İşte bu yüzden bu kursun Öykünün hayatında diğer çocuklara nazaran daha da önemli olduğunu düşünüyorum.
Ve onunla gidip, onu izlemek, kitabımı okumak da benim için büyük bir keyif olduğundan, beni kovana kadar:) haftasonlarımı ben de salonda geçirmeyi düşünüyorum :)


Bu hafta gidip ona güzel bir dizlik de aldığım Öykünün bir hafta içerisinde yaptığı spor faaliyetlerini de yazıp bitireyim artık konuyu..

Salı günleri 2 saat yüzme veya beden eğitimi
Perşembe günleri 1 saat voleybol
Cumartesi ve Pazar günleri 2 şer saat voleybol

Sanırım yeterli ne dersiniz :)

8 yorum:

gece yağmuru dedi ki...

Tiyatroya üzüldüm ama sporda güzel seçim.Eski bir sporcu olarak her zaman voleybol'un bayanlara çok yakışan hem de fiziklerini bozmadan geliştiren sporlardan olduğunu söyleyebilirim.Servis atışlarını düzeltmek için sıkça tek başına hedeflediği noktalara servis atabilir.Zaten zamanla mesafe ve vuruş tekniği gelişecektir.Önemli olan takım oyunudur.Dostluk ve sevgiyle başarı gelecektir zaten,sevgiler,kolay gelsin:))

MaviPipet dedi ki...

Bir yaz mevsiminin sonuydu ve ben deniz kenarında bir tatil beldesinde, şezlongların üzerinde, elinde kırmızı pipeti olan bir kız çocuğuyla konuşuyordum.
Ben o zamanlar İzmir'de yaşıyordum ve o kızın yanına gelmeden bir hafta kadar önce, bir turnuva vesilesiyle, bayanlar milli voleybol takımının maçlarını seyretmiştim.
O elinde kırmızı pipet olan kıza da bundan bahsetmiş ve onu da böyle milli takımda voleybol oynarken hayal etmiştim.
Şimdi o kızı böyle siyah formalarıyla görünce çok duygulandım ve yine aynı hayale daldım. Öyle güzel olmuş ki...
Ve belki bana o siyah formanın içinde, elinde voleybol topuyla bir fotoğrafını gönderir diye umut etmeye başladım.
Mücadele ederek bir şeyler kazanmak, kazandığımız şeye ayrı bir güzellik katıyor bence. Mücadeleci bir annenin mücadeleci kızı olduğu için de güzel annesinin güzelliğine sahip bir de...
Çok özledim seni...

Adsız dedi ki...

Tebrikler:) başarılar dilerim!
Sabina

Ali Hadi dedi ki...

sevgili fatoş ne mutlu sana... çok güzel bir öykü yaşıyorsun ve gün gününe kaydediyorsun yaşadığını kendi tarihine, tarihinize...

tabi öykü de çok şanslı senin gibi annesi olduğu için...

her zaman mutluluk içinde yaşayın....

banu dedi ki...

zaten çok güzeldi hanımefendi şimdi voleybol sayesinde fizikte süper olucak(uzun boylu) maşallah diyelim de nazar değmesin

Adsız dedi ki...

tebrik ederim. sen süper bir annesin:=) spor kesinlikle, bir çocuğun, gencin sağlıklı gelişiminde hem ruhsal hem fiziksel, hem de sosyal açıdan çok önemli. ayrıca sporun kazandırdığı disiplin de tüm geleceğini etkileyecek. Keyifli günler, mutluluklar Öykü'ye, önünde güzel yeni bir kapı daha açılıyor annesinin sayesinde .. Arkadaş seçimini bile yönlendirecek ..Öpüyorum sevgiyle . Yosun

şule dedi ki...

ne iyi olmuş. ozan bir türlü düzenli bir şekilde spora gitmeyi başaramadı ne yazık ki, ben baya bi ritekledigim halde :( ben de bu sene pes ettim artık...

Gizem dedi ki...

‎"super kiz" oldugu icin, voleybolda da cok basarili olacagindan, ortaligi yikip gececeginden eminim ben :)