17 Ekim 2011 Pazartesi

Dişi Balık Erkek Balık



Öykü hanım artık bir 6.sınıf öğrencisi.. İnanılmaz bir yoğunlukla başladı yeni ders yılı.

5.sınıf; 4.sınıfın tekrarı ve gelişmiş versiyonu olduğundan dolayı yepyeni konulara girilmemişti özellikle fen dersinde.
Ama bu yıl Hücre konusu ile açılışı yapan Fen dersi Öyküyü büyülemiş durumda. Şimdiye kadar “güzel meslek yok ki” diyen küçük hanım şimdilerde “genetik mühendisi” olmayı düşünüyor hatta.
Hayatında hiç duymadığı hücre, endoplazmik retikulum, ribozom, lizozom, golgi cisimciği vs.. gibi terimler ona sanırım bambaşka dünyaların kapılarını açıyor.

Ve şimdiye kadar olduğu gibi öğrendiği şeyleri mizah katarak tiyatrolaştırmaya ve komik versiyonlar üretmeye devam ediyor.



Evet hücre konusunun devamındaki dersimiz “üreme sistemleri”ydi.
Ki Öykü her akşam eve yeni bir bilgi öğrenmiş ve şok olmuş olarak döndü.
Annecim biliyor musun bu böyleymiş, şu şöyleymiş diye şaşkın şaşkın öğrendiklerini anlatıyordu. İnsanların üreme sistemleriydi onu fazlasıyla meşgul eden konu..
Terimler de komiğine gidiyordu hani..

“Erkek çocuğum olursa adını Zigot, kız çocuğum olursa adını Fetüs koyacağım" deyip yerlerde gülmekten kıvranıyordu.
Bu nefessiz kalan gülmeleri karşısında ben de gülmeye başlıyordum.
Sonra neye güldüğümüzü unutup birbirimizin gülmelerine bakıp daha çok gülüp kıvranıyorduk :)


Sonra bir akşam gelip ciddi ciddi planlar yapıyordu..
Büyüyor, genetik mühendisi oluyordu ve koltukaltımızdaki golgi cisimciğini yok ediyordu.
Böylece koku olayına kesin çözüm bulmuş oluyordu.

Evde her şeyi mizahla birlikte yaşayan bir kızınız varsa her şey daha eğlenceli oluyor :)
Ama bazen kendini durduramayıp okulu da evi gibi görebiliyor..
Hemen eğlenceli bir örnek anlatayım..



Öğretmen balıklardaki üreme sistemini anlatıyor.
Bilirsiniz, dişi balık akıntısız ve uygun ortama yumurtalarını bırakır, erkek balık gelip onları döller.
Öykü hanım bu sırada hayal dünyasına dalıp düşünmeye başlıyor.
Öğretmenin anlattıklarını gözünde canlandırmaya çalışıyor.
Ama birşeyler eksiktir.

Ve çeşitli versiyonlar üretip, öğretmenine soruyor:
“Peki öğretmenim bu balıklar önceden anlaşıyorlar mı? Mesela dişi balık erkek balığa şöyle mi diyor ; ‘Bak ben şu saatte şuraya gidip yumurtalarımı bırakacağım, sen de o saatte gel ve spermlerini bırak’
(bu arada ses dişi balık için inceltilmiş ve surat biraz balığımsı hale getirilmeye çalışılmıştır.)

Ya da dişi balık erkek balığa haber vermemiş kendi kendine yumurtalarını bir yere bırakmış. Erkek balık böyle laylaylom yüzerken birden gözleri yan tarafa kayar ve ‘aaaa o da neee, yumurtaaa, hemen gidip dölleyeyim’ mi der?
(burada da laylalylom yüzen bir balık gibi salınılmış, gözler birden yana kaymış ve suratta şaşkınlık ifadesi ile birlikte ses kalınlaştırılarak söylenmiştir.)

Artık sınıfın ve öğretmenin halini düşünemiyorum ama öğretmen cevap olarak bu olayın içgüdüsel olduğunu söylemiş.

Ve Öykü de ciddi bir suratla yine erkek balık rolüne bürünüp, eli çenesinde bir sakal okşuyormuş gibi, gözler kısılmış düşünceli bir halde : “hımmmm, sezgilerime göre şurada bir yerlerde yumurtalar olmalı, hissettim çok yaklaşıyorum”
:)



Evet arkadaşlar.. bizim evin halleri bugünlerde fen dersinden öğrenilen bilgilerin tiyatroları ile şenleniyor..
Fotoğraflar şu an hatırlayamadığım başka bir tiyatro oyunundan Öykünün..
İki fotoğrafta elindeki şey bir fare..
Benim küçük tripotu artık ne olarak canlandırdıysa hayalinde..
Boğazına bir şalı kat kat dolanmış. Vücuduna başka bir şalı garip bir şekilde dolamış. Ağız sımsıkı kapatılmış ve büzülmüş –muhtemelen ciddi adam pozlarında- elde şemsiye etrafında peluş kutup ayısı ve lemuru..

Umarım her şeyi mizah ile bütünleştirebilme ruh halini hiç kaybetmez..