15 Aralık 2009 Salı

En Güzel Armağan



Öykünün bu yıl öğretmeni değişmişti. 1-2-3. sınıfta çok genç bir kadın öğretmeni vardı.
İlk yıllar tüm velilerin yaptığı gibi ben de çok sık okula gitmiş, öğretmenle fazlasıyla içli dışlı olmuştuk. Genç ve tecrübesiz, sevgi dolu bir öğretmendi ve bizim sınıf normalden daha fazla yaramaz bir sınıftı.
Öykü de bu yıllar içerisinde dönem dönem uslu dönem dönem yaramaz grubuna dahil oluyordu. Derslerinde başarısı hiç düşmese de zaman zaman şikayet edildiği olmuştu tarafıma..
İlkokula giden çocuğu olanlar bilir zaten ne kadar sabır gerektiren zor dönemler geçtiğini aralarda..

Bu yıl 50 li yaşlarında çok tecrübeli ve iyi bir erkek öğretmenimiz var. 4-5. sınıflarında bizimkilere öğretmenlik yapacak..
Ben bu yıl öğretmenin değişimiyle bir karar almıştım.
Mümkün olan en az seviyede okula gidecek ve öğretmenine Öykü hakkında hiçbir yönlendirme yapmayacaktım.
Çünkü görmek istedim.
Hakkında hiçbir şey bilmeden Öykü için ne gibi gözlemler yapacağını ve ona dair neler tespit edeceğini..
Sonuçta benden bile fazla zaman geçiriyor çocuğumla saat olarak..
3 ay oldu okullar açılalı..
İlk toplantımız genel bir toplantıydı. Veli – öğretmen birebir görüşmeli değildi.
Arada okula gittiğim zamanlarda sadece “Bir problem var mı Ahmet Bey?” derdim.
O da hep “Yok, her şey iyi” derdi.



Ve dün akşam tüm öğretmenleriyle birebir görüşme sistemi ile uzun toplantılar oldu..
Yabancı dil ve branş öğretmenleri aslında beklediğim şeyleri söylediler.
Yazılı sınav notları Fransızca 91, İngilizce 94 ve 96, hepsi Öykünün derse katılımından, uyumundan memnunlar ve bir problem yok..
En sona büyük görüşmeyi bırakmıştık. Sınıf öğretmenimiz ile olan..
Bu yılki toplantılara babası da geliyor Öykünün..
Sınıf öğretmeni öyle güzel tespitler ve cümleler söyledi ki..
Hani zamanında benim anneliğime saldıran, ve benim iyi bir anne olmadığımı, Öyküyle ilgilenmediğimi, kendi hayatıma bakıp gezip tozduğumu söyleyenlere en güzel cevabı dün akşam kızımın öğretmeni verdi.
Adama yaşadıklarımı ve suçlamaları anlatsam bu kadar güzel cevaplar oluşturamazdı..
Ne kadar “takmıyorum, onların ne düşündüğü de, söylediği de umrumda değil, ben nasıl bir anne olduğumu biliyorum.” desem de öyle büyük yara açmış ki demek ki anneliğime söylenen laflar, dün gece öğretmenin Öykünün kişiliği hakkında söyledikleri bu yüzden çok daha önemliydi işte benim açımdan..
İyi ki babası da gelmiş toplantıya çünkü öğretmenin ağzından kendisi birebir duymuş oldu böylece. Sonradan ben anlatsam belki hepsine inanmaz abarttığımı düşünebilirdi.



Kısaca söylediklerini toparlayayım:
“Öykü’nün derse katılımı, ilgisi, dikkat seviyesi, algı durumu neredeyse yüzde yüz diyebilirim. Kendini tamamen derse veriyor, başka şeylerle ilgilenmiyor, öğrenmeye çok hevesli ve derse konsantrasyon ve dikkat seviyesi de yüzde yüz olduğunda sınıfta ben ne verirsem alıyor. Notlarından bahsetmeye gerek bile görmüyorum hepsi çok çok iyi, ki zaten sınıftaki durumu sınavlardaki başarısına da yansıyor.”
Kişilik ve karakter oluşumu ve gelişiminde en büyük rolün ailede olduğunu ama eğitimde en büyük rolün okulda olduğunu, biz evde ne kadar çalıştırırsak çalıştıralım çocuğun aslında her şeyi okulda öğrenmesi gerektiğini ancak o zaman başarılı olunduğunu ve bunun da çocuğun konsantrasyonu ve dikkati ile birebir bağlantılı olduğunu anlattı uzun uzun.
Bir çocuğun dikkat eksikliği ve konsantrasyon sorunu olmadığında derste ne verilirse hepsini aldığını ve günümüzün en büyük probleminin de zaten bu olduğunu.
Öykünün böyle bir problemi olmadığı için (geçtiğimiz senelerde vardı ama) dersler konusunda ve başarı konusunda hiç problem yaşamadıklarını anlattı.
Öğretmen ders anlatırken mesela anlamadığı bilmediği bir kelime geçtiği zaman arada Öykü dayanamayıp hemen atlıyormuş “Öğretmenim o ne demek?” diye. O kadar dalıyor ki diyor benim anlattıklarıma, parmak kaldırmak bile aklına gelmiyor direkt soruyor.
Tabi biz öğretmenler böyle durumlarda çok mutlu oluyoruz, memnun oluyoruz diyor.
Çünkü çocuk öğrenmeye istekli, meraklı ve dikkatli, hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyor.




Derslerdeki başarılarından bahsettikten sonra arkadaşlarıyla olan ilişkileri üzerine de gözlemlediklerini anlattı. Bu konuda da bir problemi olmadığını söyledi Öykünün.. Teneffüslerde oyunlarını bile gözlemliyormuş adam. Ve öğlen büyük teneffüste tüm sınıfın bir grup olarak oynadığını (saklambaç) nerde oynadıklarını falan her şeyi takip ediyormuş..




Ve asıl benim için en önemli noktaya geçti sonra..
Derslerdi arkadaşlardı oydu buydu değil de Öykünün bir birey olarak nasıl biri olduğundan bahsetti.
Şu an bunları yazarken bile yeniden o andaki kadar mutlu olup heyecanlanıyorum.
Adam bizi tebrik etti.
Sizi ancak tebrik edebilirim ve teşekkür edebilirim dedi bu kadar düzgün bir birey yetiştirdiğimiz için..
Bir insan yetiştirmenin ne kadar zor olduğundan bahsetti.
Ve Öykünün hiçbir eksiği olmadığından çok sağlam ve iyi bir kişiliği olduğundan, düzgün karakter özelliklerinden, nerede nasıl davranması gerektiğini bildiğinden bahsetti uzun uzun.
Detayları ve tam cümlelerini hatırlayamayacak kadar heyecanlandım ve mutlu oldum.
Yaptığım en kısa görüşme sizinki olacak dedi çünkü dediğim gibi sizi sadece tebrik edebilirim böyle iyi ve düzgün bir birey yetiştirebildiğiniz için…




Toplantıdan Öykünün annesi ve babası olarak büyük bir gurur ve mutlulukla ayrıldık.
Bu konuyu sonra aramızda konuşmamış ve konuşmayacak olsak da, O da ben de biliyoruz ki Öykünün bugün bu durumda olmasının sebebi benim.
O kötü ve ilgisiz bir baba olduğundan değil kızıyla bir arada yaşamadığından, Öykü benimle yaşadığından böyle..
Bikaç haftada bir sinemaya ve yemeğe gitmekle, bikaç akşamda bir telefonla konuşmakla maalesef ki bir çocuğun kişisel gelişimine çok büyük bir katkısı olamıyor insanın.
Bugün babanın bu konudaki etkisi sadece iyi bir okulda eğitim alması için yaptığı maddi destek ve diğer konularda da bize sorun çıkarmaması ile dışarıdan sunabildiği ilgi ve takiptir..
Her gün, her an gelişen bir karakterin güzel olabilmesi dolu olabilmesi, birikimli ve güçlü bir iç dünyaya sahip olabilmesi için çabalayan, bütün dertleriyle sorunlarıyla her şeyiyle ilgilenen ve bunun için bütün hayatını Öyküye veren ise benim..
Ve elbette bana her konuda yardımcı olan, pek çok yükü benim yerime sırtlayan, Öykü için canını vermeye hazır ve benim yokluğumda ona her şeyi sunabilen Canım Annem..

Dolayısıyla da dün gece o sınıftan baba büyük bir mutluluk ve gurur ile çıkarken bense eski suçlamalara güzel bir kapak olan bu konuşmalar sonrasında ve bu mutluluk ve gururun altyapısının da sahibi olarak ayakları havada ayrıldım :)


Ve elbetteki güzel kızım, aslında bana en güzel hediyeleri verdi dün akşam..
Bir anneye inanın daha iyi bir hediye yok şu dünyada.
Hem çok mutlu, hem düzgün, hem güçlü, bardağa hep dolu tarafından bakabilen, kültürlü, saygılı ve başarılı bir çocuk..
İşte benim bütün dünyam..
Bütün gece onunla ne kadar gurur duyduğumu söyleyerek kucağımdan indirmedim.
Beni üzdüğün, beni çileden çıkardığın, sinir sistemimi baştan aşağı bozduğun her anı her şeyi bir anda unuttum dedim :) Bana en güzel hediyeleri verdin sen bu akşam dedim. Seninle bütün gününü geçiren, derste sınıfta teneffüste her şeyini gözlemleyen ve sana emek veren bu tecrübeli adamdan bana böyle sözler söylettin ya, tamam artık her akşam beni yine çileden çıkarabilirsin dedim :)



Öyle mutluyum öyle mutluyum ki..
Bu mutluluğumu anlatacak kelimeleri bulamıyorum bile inanın..
Her gece dua ediyorum, Öykü m olduğu için.. Ve onunla böyle harika bir hayata sahip olduğumuz için..
Benim En Güzel Armağanım Sensin Prensesim..
Seni Çokk Seviyorum Canım Kızım.. Çok…..