29 Temmuz 2009 Çarşamba

9. Yaş

.


Küçük hanım büyüyor..
25.07.2009 tarihi itibariyle Küçük hanım 9. yılını da geride bırakıp artık çift haneli yıllarına adım atıyor..


Yaşam onun penceresinden henüz büyülü bir dünya..
Maceralarla ve sürprizlerle dolu, sürekli yeniliklerin hakim olduğu, her sokağın köşesini döndüğünde neyle karşılaşacağını bilmediği, her anı heyecanla tüketilen uçsuz bucaksız bir arena..
Alis harikalar diyarında masalından ne farkı var ki çocuklar için gerçek dünyanın ??


Öykü hayal dünyası çok zengin bir çocuk..
Biz hala evin içini orman yapıp hayalimizde, sehpaların altını da mağara yapan iki tipiz :)
Evimizin içi bile bizim için bambaşka yerlere dönüşüyorsa varın gerisini siz düşünün kapıdan dışarıya adım attığımız anda aslında düş gücümüzle nerelere gittiğimizi..




9.yılı da pek farklı geçmedi aslında Öykünün..
Sınıfındaki pek çok kız gibi süslenmeyi ve gezmeyi öğrenip erken büyüme devresine giremedi..
Hala oyun çocuğu… hala ruj sürüp süslenmek yerine boyanıp aslancılık oynamayı tercih ediyor..
Öte yandan artık hemen hemen her şeyi konuşabildiğim kadar da olgun bir kız..
Özellikle konuşmalarımızı yürüyüşe çıkarak yaptığımızda, bazen elimi tutan kızın 9 yaşında olduğuna inanamıyorum.. Bana sorduğu sorular, cevaplarıma yaptığı yorumlar öyle şaşırtıcı ki.. sanki kızımla değil de bir kız arkadaşımla konuşuyormuşum gibi..
Evin içinde oyun oynarken nasıl ikimizde 5 yaşında çocuktan beter oluyorsak, bu gibi zamanlarda da tam aksine ona asla bir çocuk gibi değil de bir genç kızmış gibi davranıyorum..
Aslında biliyor musunuz, çocuklar ne verirseniz onu alıyor..


9.yılında Öykü;

Kitaplar konusunda; yine çok kitap okudu.. dergilerini okudu.. fantastik maceralar ve öyle kitaplar hala favorilerinde..
Sinema konusunda; yine bütün animasyonları ve çocuk filmlerini izledi.. sinemada kaçırdığımız hiçbir film olmadı.. sinemaya gelmeyenleri de –misal miyazaki animeleri- DVD olarak alıp izledik mutlaka..
Müzik konusunda hala pek bir gelişimi yok.. Hala özel olarak ilgilenmiyor müzikle..
Zorluklarla baş edebilme konusunda epey ilerledi.. Ona stressiz bir yaşam için neler yapması gerektiğini, her olayın mutlaka bir çıkış yolu ve çözümü olduğunu, fakat bunu ancak soğukkanlı kalarak ve panik haline düşmeden bulabileceğini, sürekli her şeyi stres yapanların çok hasta olduğunu ve erken öldüğünü vs.. anlatıyorum.. Doğası itibariyle heyecanlı bir çocuk.. –kime çekmişse:)- Bu sebeple yaşadığı kötü olaylara da, üzüntülerine de, yaşadığı güzel olaylara da, mutluluklarına da, olduğundan daha fazla anlam yükleyip, duygularını hep daha bir coşkun yaşıyor..
Sakinlik konusuna gelirsek, hala öyle boş boş sakince zaman geçirdiğimiz hiçbir an yok..
Fotoğraf konusunda; geçen yıla oranla bu yıl daha az hevesli, daha az fotoğraf çekiyor, ama kameraya ilgisi çok arttı, bir kamera almalı.. bulduğu ele geçirdiği her fırsatta kameraya tek kişilik tiyatro gösterileri ve mimik gösterileri yapıyor :) O suratı ne hallere getiriyor inanılmaz..
Spor konusunda; hala su manyağı ve denizin dibinden sadece nefes almak için çıkıyor, süper yüzüyor, çok güzel voleybol oynuyor, koşuyor, okuldaki beden eğitimi faaliyetleri var bir de, bunun dışında ben maalesef neler yapabilirim ona spor konusunda bilemiyorum.. haftada bir benimle spor salonuna gelip hevesle tüm aletleri deniyor..
Dersler konusunda; evet çok başarılı, karnemiz de süper.. Zeki ama tembel şimdilik.. Zorla ödevin başına otuyor, çabuk bıkıp yoruluyor, ödev zamanları her akşam bi posta tartışıyoruz önce.. bazen ona da hak veriyorum. Tüm gün okul sonra eve gel ödev.. oysa aklı oyun oynamakta.. Ne zaman kendisi tek başına “ben ödevimi yapmalıyım” deyip, programlayıp yapacak bilemiyorum. İngilizce konuşmaya pek hevesli.
Bilgisayar konusunda; günümüz çocuklarının en büyük problemi olan bilgisayar ve tv hastalığı bizde yok.. bilgisayarı sadece resim çizmek, hikaye yazmak ve haftada bir oyun oynamak için kullanıyor.. tv yi ise sadece dvd izlemek ve haftasonları avatar ile sünger bob izlemek için açıyor.. diğer durumlarda bizim evde tv asla açık olmuyor. O da bir eksiklik hissetmiyor.. fazladan bir gürültü kirliliğine ihtiyacımız yok..
Giyim konusunda; spor giyinmek, süslenmeden sade bir güzel olmak önemli onun için.. artık kıyafetlerini kendisi seçiyor. Seçtikleri benim giydiğim şeylere çok yakın oluyor. E bu da doğal tabiki.. pek çok konuda annesine özenir kız çocukları. Ne görüyorsa o doğrultuda gelişiyor zevkleri.. marka tutkusu falan da yok henüz.

Aslında daha pek çok şey vardır da şimdilik aklıma bunlar geliyor.. ana hatlarıyla 9. yaşında nasıl bir kız olduğunu not etmek istedim..

Ve elbetteki 9.yaşında yaşadığı en büyük olaylar babasının evlenmesi ve geçenlerde ilk defa bizden ayrı gittiği 1 haftalık tatildi..


Öykü bir yaz çocuğu olduğundan her yıl yaşgünlerini Bursada evimizde değil de denizde kutlamak zorunda kalıyoruz. Bu sebeple sakin ve daha ailece baş başa geçiyor kutlamalarımız.. Geçen yıl daha çok arkadaşı vardı partide tesadüfen o sırada erdekte bulundukları için.. Bu yıl kardeşim ve Gizem de geldi, bu Öyküye yetti.. Kardeşime olan büyük sevgisi ve Gizeme olan hayranlığı yüzünden onlarla bir arada bulunmak çok özel oluyor Öykü için..



Yaşgünü gününü de nasıl geçirdiğinden biraz kısaca bahsedip bitireyim yazımı :)


Sabah kahvaltı öncesi çaydanlıkta hafif kolunu yaktı..
Babam hepimizi Turanlar Koyuna götürdü.. Müthişti.. Herkes bütün gününü denizin içinde geçirdi.. kumsal sadece eşyalarımızı koyduğumuz bir yer oldu, güneşlenemedik bile sudan çıkamadığımızdan.. Öykü Gizemin koynunda yatarken akşamüstü kumsalda kendisine konan arıya bir geçirdi, arı kafasına aldığı bu darbeyle sersemlemiş durumdayken Öykü o anda benim üstüme uçtu çığlık çığlığa, arı intikam almak için aynı bölgeye geri döndüğünde Öykü orada olmadığından Gizemi soktu. Tam Öykünün bulunduğu bölgeden üstelik koltuk altından.. Hemen deniz suyuyla yıkayıp çamur sürdük. İyiki alerjisi yoktu Gizemin.. Öykü arıya vurur vurmaz o bölgeden kaçtığı için çok şanslı olduğunu tekrar edip durdu bütün akşam..
Akşam balık yemeğe gittik ormanda dere kenarına.. Balığını bir çırpıda bitirdi küçük hanım. Sonra etrafı gezip değişik böcekleri inceledi, hamak keyfi yaptı..
Ve sonrasında eve dönüp duşa alıp pastalı partimize başladık. Denizevimizin ev sahipleri de katıldı.. Böğürtlenli ve kalp şeklindeki pastaya bayılan Öykü Annem, babam, kardeşim, gizem, ben, benim arkadaşlar, ve evsahiplerinin aldığı bimilyon tane hediyeyle mutluluktan havalara uçtu…
Gece uyku öncesi ikimiz çıkıp ele ele bir yürüyüş yaptık, sohbet ettik ve dondurma yedik..
Hayatımızın ne kadar güzel olduğunu ve ne kadar mutlu olduğumuzu söyledik birbirimize sarılıp..
Ve masal anlatarak koynumda uyuttum..


İyi ki varsın canım kızım..
Senin gibi bir kızım olduğu için de öyle mutlu ve öyle gururluyum ki..
Hayat sana bazen çok zor yönlerini de gösterecek, ki zaten gösteriyor bile, kendince çok büyük olaylar yaşadın, yaşıyorsun..
Benimse senden tek istediğim bardağın her zaman yarısının dolu olduğunu görebilmen.. her zaman boş olan kısmına bakmaktansa, dolu olan kısma suya odaklanabilmen..
Herkes kendi hayatının Başrolündedir ya…
Sen sadece kendi hayatının başrolünde değil benim hayatımın da başrolündesin , bunu hiç unutma bitanem :)
Yaşgünün Kutlu Olsun.
Seni Çok Seviyorum.

14 Temmuz 2009 Salı

İlk Ayrılık


Tiyatro gösterinden, dans gösterinden, karnenden, ve okuduğun kitaplardan bahesedemeden hayatının önemli olaylarından birine atlıyorum..

Seni çook özledim, burnumda tütüyorsun birtanem..

.......

Evet küçük hanım ilk defa uzun ve uzak ve bizsiz bir tatile gitti..
Babası ve babasının ailesiyle birlikte..

İlk önce sadece baba-kız tatil yapma planları kurdular, o zaman çok mutlu ve heyecanlıydı küçük hanım..
Fakat sonradan plan değişikliği yapıp tatili hep birlikte yapmaya karar verdiklerinde uzun bir süre isyan etti, ağladı, gitmek istemedi, babasına küstü, konuşmadı, kendince gitmemek için kaçma planları yaptı..
Burada da iş yine bana düştü, onu mutsuz ve korkarak gitmemesi için bir ay kadar bu yolculuğa hazırladım..
Kendimce doğru olanı yaptım onun için..
Babasıyla çok eğleneceğini, istediği zaman ikisinin baş başa kalabileceğini, onu hiçbir şeye zorlamayacaklarını, sıkıştırmayacaklarını, hiçbir şeyi zorla kabul etmek zorunda olmadığını, o kadınla da istemiyorsa diyalog kurmamama hakkının olduğunu ama terbiyesizlik yapmaması gerektiğini, Çeşmenin çok güzel bir denizi olduğunu, sinemaya da gidebileceklerini, ihtiyacı olduğunda babaannesinin ona her konuda yardım edeceğini, bunun için telefonda onunla özellikle konuşacağımı, babaanne, dede, hala ve kuzenle de eğlenebileceğini … vs.. bir sürü konuda, tüm sorularını cevapladım..
Ara ara ağladı ama sonunda korkmadan, kendine güvenerek yola çıkabilecek konuma geldi..

Babasıyla da uzun telefon görüşmeleri yaptık..
İlk defa olması dolayısıyla bir milyon tane detay geliyor aklıma.. Günlerce hep not aldım bir kağıda detayları, sonra hepsini söyledim babasına da babaannesine de..
Tekli yataktan gece mutlaka düştüğünü, ilk 3 saatlik uykusunun aşırı derin olduğunu, sivrisinek alerjisini ve korunma yollarını, fenistilin tek ilaç olduğunu, sevdiği yiyecekleri, sevmediklerini, yemek ve uyku düzenini…


Annelik bazen zor be..
hele böyle ayrılık durumlarında..
hele bi de ilkse işte..
Elim ayağım kesik günlerdir.. günlerdir dediğim iki gündür.. resmen gün değil saat sayıyorum yahu..
İşin tuhafı, Öykü zaten tüm yazını Erdekte geçiriyor anneanne ve dedeyle..
zaman zaman 5 gün görmediğim oluyor ama o zamanlar sadece özlem oluyor..
Bu seferki çok farklı ..
hem özlem hem endişe hem merak..
sadece bir haftalığına olduğunu bilsem de, herkesin birbiriyle ilk kez bir arada olacağı bizden uzak olan bir ortam olması ve henüz Öykünün küçük olması etken sanırım..

Gitmeden önce ona mektup yazmamı, orada bana ihtiyaç duydukça okuyacağını söyledi..
Öyle zor yazdım ki mektubu, heryanımdan duygusallık akıyor günlerdir :) Bir de Öyküye kızardım bazen çok duygusalsın diye.. kendim ondan beterim :)

Son gece yazabildim mektubunu..
Orada her şeyi başarabileceğini, ona her konuda güvendiğimi, eğleneceğini, neler yapabileceğini anlattım..
Benim çocukluğumun yazları Çeşmenin denizinde geçti.. Ben de kardeşim de yüzmeyi de o sularda öğrendik ve hep çok eğlendik, onları anlattım.. Annenin yüzmeyi öğrendiği o tuzlu dalgalı sularda sen de çok eğlen dedim.. Kaynamış mısırının lezzetinden bahsettim, İzmire sinemaya gittiklerinde mutlaka kömürde sandviç iste babandan dedim :)
Ve elbette satırlarca onu ne kadar çok sevdiğimden ve özleyeceğimden..
Ve onu en nihayetinde Pazar günü babasına çok mutlu teslim ettim, Erdekte bir çay bahçesinde..
Mutlu, kendine güvenen, ve ilk bizsiz geçireceği günlere hazır..

Sonra eve dönüp acayip ağladım :)
Sağolsun arkadaşlarım yalnız bırakmadılar bu zaman diliminde..

Günde pek çok kez telefonla konuşuyoruz iki gündür..
Sesi güzel geliyor, eğleniyormuş..
“Düşündüğüm gibi değilmiş, eğleniyorum annecim, beni hiç merak etme, mutluyum, sakın üzülme” dedi bana bu sabah :)
Arda, halasının 2 yaşındaki oğlu.. peşinden ayrılmıyormuş, Oyku aba Oyku aba diye uyanır uyanmaz, bizim hanfendinin de çok işi oluyormuş :) ona bakmak, yemek yedirmelerine yardım etmek vs..

Biliyorum ki, bu süre bir hafta bile olsa Öykü oradan daha olgunlaşmış ve büyümüş olarak dönecek.. Ve babasıyla böyle zaman geçirebilmesi de ruhundaki pek çok şeyi tamir edecek..

Bir insanın yetişmesi, büyümesi hiç kolay bir süreç değil..
Bunu çocuklarının kişilik gelişimine önem veren her anne baba bilir..

Benim kızım da büyüyor.. pek çok şey yaşıyor.. ama benim gibi mutlu ve güçlü bir kişiliği var onun da..
Onunla birlikte ben de büyümeye devam ediyorum..

Seni Çok Özledim Canım Kızım.. Çok..