25 Temmuz 2006 Salı

6 Yıl



Hangi anneye sorarsanız sorun, en mutlu olduğu güne hep bebeğini doğurduğu günü söyler.. Doğum ne derece zorlu geçmiş olursa olsun, tartışmasız bir annenin en mutlu olduğu gün bebeğini kucağına aldığı ilk gündür..


6 yıl önce.. tam da bu saatlerde yani gece 01 i gösterirken ilk kez doğma belirtilerini göstermişti benim minik cadım da.. öyle heyecanlıydım ki.. en ufak bir ağrıyı “acaba sancı bu mu” merakıyla hissetmeye çalışıyordum..
Öyküm öyle mutluymuş ki karnımda.. doğmamak için epey direnmişti :)
doktorlar ve ultrason ve takvim hesaplama yöntemleri hepsi doğum günü olarak 17 temmuzu işaret ediyordu..
ilk duyduğumda düşünmüştüm yengeç burcu olacaktı.. can dostum un burcu.. çok iyi bilirim yengeçlerin duygusallığını.. 23 temmuz da aslana dönüyordu burç.. benim burcum.. içimden hep derdim ki.. "6 gün daha kalır mısın ki karnımda" :) çok duygusal olmasın istemiştim sanırım..
ve 17 temmuz nihayet geldi.. doğuma dair hiçbir belirti yok.. doktor her şeyin normal olduğunu söylüyor.. kitaplardan okumuşuz eşimle sancı nasıl bişey.. ben sürekli sancı bekliyorum.. gelmiyor..
18 temmuz oluyor.. yine benim cadımdan doğmak istediğine dair belirti yok.. yine doktor..
hesaplanan doğum tarihi geçtikten sonra her gün doktora gitmeniz gerekiyor.. bebeğin kalp atışları dinleniyor her gün.. her gün ultrasonla suyun yaşlanıp yaşlanmadığına bakılıyor.. her gün doktor muayene ederek açıklığı ölçüyor..
ve ben 18 temmuz da ilk kez gerçek bir doğumhaneye giriyorum.. !!! çünkü kalp atışlarının dinlendiği oda doğumhanenin içinde.. gerisi benim için tam bir facia.. o güne kadar sürekli kendi kendime bastırdığım “doğum korkusu” hortluyor doğumhanedeki kadınları görünce.. izlediğim filmler hikayeymiş.. acı çeken yüz ifadeleri görüyorum birsürü.. bağıran, inleyen kadınlar.. çıtımı bile çıkarmadan sıramı bekliyorum.. O sırada doğurmayacağım için, sadece rutin bir muayene olacağı için kendimi şanslı sayıyorum!?!?!? :) kalp atışları normal.. her şey normal.. çıkıyorum doğumhaneden.. anneme ilk kez “ben doğuramayacağım, sezaryan olsun” diyorum.. tüm aile şokta.. 9 ay boyunca kesinlikle sezaryan istemeyen, kesinlikle korktuğuna dair bir ipucu vermeyen bendeniz.. şimdi doğuramayacağımı söylüyorum.. gece uyuyamıyorum.. gördüğüm kadınların yüz ifadeleri gözümün önünden gitmiyor..
19 temmuz.. hala sancım başlamıyor.. mutlu oluyorum.. yine doktor.. yine muayeneler.. doktora da söylüyorum ben sezaryan istiyorum diye.. doktor beni ikna ediyor.. her şey normal gidiyor boşuna ameliyat olma.. normal doğumun faydalarını bir kez daha anlatıyor.. hepsini biliyorum ki zaten.. sakince bekliyorum sancıyı.. sürekli kızımla konuşuyorum, okşuyorum karnımdan.. "sen güç ver bana" diyorum..
20 temmuz geçiyor, 21 temmuz geçiyor, 22 temmuz geçiyor, 23 temmuz geçiyor..
her gün doktor her gün muayene.. bizimki içeride memnun.. hadi doğ artık kızım doğ.. bak burcun aslan da oldu artık hem.. annen gibi inatçı olacaksın belli :)
stres her geçen gün artıyor..
24 temmuz geliyor.. doktordayım yine.. yaptığı muayene sırasında çok canımı acıtıyor.. elini bir çıkarıyor.. kanlı!!!!!!!! Bayılacak gibi hissediyorum, sanırım tansiyonum düştü.. "korkma" diyor.. "kan değil bu ilaç"!!! "Açıklığı 1 cm den 2 cm ye çıkardım"!! diyor.!!! Ultrasonla muayenede bebeğin 3 kilo 200 gram civarı olmuş diyor.. nasıl seviniyorum.. biraz önce çektiğim acıyı unutuyorum.. çünkü hamile kaldığımda 42 kiloydum ben.. Ve hamileliğim boyunca 14 kilo almıştım.. vay be diyorum kocaman olmuş bebeğim:)
"bu gece doğum başlamazsa.. yarın sezaryana alacağız artık" diyor..
son gün yaniiii!!!

Ve gün geceye geçerek tarihler 25 temmuzu gösteriyor artık..
ilk sancı…
ama öyle az ki.. sanki az bi gaz sancısı gibi.. hiç kitaplarda okuduğumuz gibi karışık değil.. saate bakıyorum 01:00.. eğer diyorum bir daha saat 03 gibi gelirse buna benzer bi sancı demek ki süreç başlayacak.. çok az bir zaman geçiyor.. yine aynı küçük sancı.. saate bakıyorum 01:03.. olamaz diyorum.. iki sancının arası 3 dakika olduğunda benim şu an doğurmam lazım diyorum..
öyle yazıyor kitaplar.. yatıyorum.. 3 dakika sonra yine geliyor.. 3 dakika sonra yine.. 3 dakika sonra yine.. eşimi uyandırıyorum.. benim galiba sancım başladı diyorum.. birden yataktan fırlıyor.. 3 dakikada bir diyorum.. şimdi doğuruyor olman lazım o zaman diyor.. gülüyoruz ikimiz de.. belki de psikolojik olarak sancı hissediyorum diyorum.. yatıyoruz.. ama 3 dakikada bir düzenli geliyor benim sancı.. geziyorum evde.. sadece şaşkınlık hakim duygu olarak.. hastaneyi arıyoruz durumu anlatıyoruz.. telefonla bişey söyleyemeyiz gelin muayene edelim diyorlar..
saat 03:00 hastaneye gidiyoruz..
ebe muayene ediyor.. "sabah doğurursun" diyor!!!!
Şok!!!
Öyle hafif ki sancım.. varla yok arası.. bu muymuş diyorum sancı sancı dedikleri şey.. bir ileri bir geri sürekli yürüyorum.. zaman geçtikçe sancı artık daha hissedilir hale geliyor.. artık yürürken sancı geldiğinde öne eğiliyorum karnımı tutup istemsizce.. ama hala hiç ses çıkarmıyorum.. ve saat 05:00 ebe suyumu patlatıyor!!! Ve anlıyorum sancı nasıl bişey!!!! Beklediğimden de, okuduğumdan da daha korkunç.. ve gerçekten anlatmak mümkün değil.. ve öyle sık ki iki sancının arası, nefes almaya zaman bulamıyorum arasında..
1 saat 40 dakika .. 10 saniye ara vermeksizin sancı.. o sırada biri bana gelip dese ki.. "seni öldüreceğiz bu acıdan kurtulacaksın".. kabul edeceğim hiç düşünmeden!!
Bundan öte bir tanımı yok sancının..
saat 06:30 doğum masasına yatıyorum..
bu bölümü anlatmayacağım :)
bir ara öldüğümü bile düşündüm masadayken..

Ve saat 06:40…
……..
müthiş bir rahatlama, sancı pat diye bitiyor..
ebe elinde çocuğumu sallıyor..
hiç kan yokkk!!
Her yeri bembeyaz..
sanki margarin yağı gezdirmişler bütün vücudunda gibi..
ağlamıyor..
ebe kıçına bir tokat atıyor..
ıyk diye bir ses..
benim çocuğummmmm buuu!!
Yıkıyorlar..
3 kilo 900 gram!!!!!!!!! 54 cm boyunda..
bembeyaz pamuk gibi..
kocaman simsiyah gözleri var..
minicik bi burnu..
minicik bir ağzı..
kucağıma veriyorlar..

İşte bu………
hayat bu…….
Yaşamak bu……
gözlerini kocaman kocaman açmış sürekli dil çıkarıyor..
ebe "aç bu" diyor hemen emzir..
hemen emziriyorum..
hemen kapıyor zaten ..

Doktor geliyor..
Öyküyü görünce şok..
kocaman bebek ve ben..
3.900 kg. diyor ebe..
nasıl doğurdun diyor bana!?!?!?!?
Normalde 3.800 den ağır bebekleri sezaryana alıyorlarmış!!!

Benim kocaman minik cadım..
ağlamayı bilmeyen..
bazen sesini duyabilmek için zorla ağlattığım, benim gibi hep gülümseyen, coşkulu, hırslı, duygusal, sıcakkanlı, hayal dünyası kocaman ve mutlu çocuğum..

Bugün 6 yaşını dolduruyorsun..
senin için çok önemli bir yıl olacak bu..
ilkokula başlıyorsun..
geleceğinin temellerini atacaksın bu yıl..
senin için en doğru kararı verdiğimize inanıyorum okul seçiminde..

6 yıldır yaşamımın en temel direği, beni yaşama bağlayan pamuk prensesim..
seninle bir yaşam ne denli güç olsa da.. sensiz nefes alamayacak kadar sana aitim aslında..
akşam işten geldiğimde, beni gördüğünde parlayan gözlerin için teşekkür ederim..
gözlerindeki ışıltı için teşekkür ederim..
annecim diye attığın çığlıklar için teşekkür ederim..
birbirimize doyamadığımız anlarda burnunu enseme yapıştırıp dakikalarca koklamaların için teşekkür ederim..
"dünyanın en güzel annesi" diyerek beni sevdiğin için teşekkür ederim..
küstüğünde büktüğün dudakların, telefonda “kokunu özledim” diye ağlayışların, koynuma usulca sokuluşların, ikimizin yaşadığı gülme krizleri…

Anlatmakla bitiremem ki bitanem ben seni.. ne seni.. ne de sana olan sevgimi.. ne de sana olan bağlılığımı..


Öyküm benim..
telefonda her gün tekrar ettirdiğin, duymaktan hoşlandığın sözlerle bitiriyorum yazımı…
Öykümmm benim, pamuk prensesim, dünyanın en güzel kızı, ipek saçlım, yay kaşlım, ok kirpiklim, zeytin gözlüm, fındık burunlum, kiraz dudaklım, tatlı dillim, pamuk yanaklım, yaşamımın güneşi, seni çok seviyorum canım kızım çok seviyorum..

1 Temmuz 2006 Cumartesi

Memeli Hayvanlar



Öyküyle memeli hayvanları çalışıyoruz geçen gün..

bir kitabı var: ilk resimli ansiklopedim (hayvanlar).
Hemen belirteyim harika bir kitap…
ben bile çok severek okuyorum:)
Memeli hayvanların ortak özelliklerini okuduk..
anne sütü ile beslendikleri, ve çocuklarına çok iyi baktıkları, yavruların doğana kadar anne karnında büyüdükleri gibi bir takım ortak özellikleri olduğunu öğretmeye çalıştım kitap yardımıyla..
sonra örnekler takip etti..
aslan, kedi, köpek, tavşan, domuz, at, yarasa, balina vs..
insanın da memeli hayvanlardan olduğunu anlatmam epey zorlu olsa da (biz bir hayvan mıyız yaniiii, gibi sorularla boğuşsam da) sonunda anlaştık ikimiz..

Sonra oyunlar oynadık..

aradan bikaç saat geçti..
ben aklında ne kalmış test etmek için sordum:
-öykü, memeli hayvanları hatırlıyor musun?
-evet annecim.
-say bakalım bikaç örnek..
-aslanın karısı, balinanın karısı, köpeğin karısı………..


:)
Meğer benim minik cadım memeli hayvanlar deyince hep dişileri algılamış..
haksız da değil aslında çocuk, yavru doğana kadar annenin vücudunda büyür diyorum.. doğal olarak o da dişileri düşünüyor..
anne sütü ile beslenir diyorum.. doğal olarak yine dişileri düşünüyor..
e bir de meme :)
zaten kelime olarak bildiği meme de dişilere mahsus bişey kafasında..

Gülme krizim geçtikten sonra uzun uzun anlattım tabi..
erkeklerin de memeli olduğunu..
hatta babanın memeleri yok mu dedim.
Vaarr dedi..
e işte bak dedim baban da bir memeli.. :)